Barış, kutsallık, bilgelik gibi nice güzel anlamlara sahiptir, zeytin. Ömrü öyle uzundur ki zeytin ağaçlarının… Nice destanlarda ve kutsal kitaplarda geçer adı. Gelişeceği toprakları mesken edinir ve kökünü toprağa verir. Bir taraftan yeşillik kazandırırken doğaya bir taraftan zeytinleriyle lezzet verir sofralara. Sabah aç uyandığımızda atıveririz ağzımıza bir zeytin tanesi, yağı ile pişiririz yemekleri. Bir arkadaşımız ile küsüştüğümüzde dahi uzatırız, barışırız; zeytinden bir dal ile. İbadetlerimizde onun üzerine yemin ederiz. Yaşamımızın her alanında vardır ve ‘ben buradayım’ diyerek varlığını haykırır. Ancak sadece bu yönleriyle sınırlamamak lazımdır. Belki de en önemlisi zor koşullara da dayanma gücüdür. Tıpkı onu Filistin topraklarında yetiştiren halkın yaşam koşullarının da zor olması, birileri tarafından zorlaştırıldığı gibi. Bir nedeni de budur belki ‘bir’ görmemiz Filistin’li kardeşlerimiz ile zeytin ağaçlarını. Zorluğa karşı direnmeleri nasıl da ‘ben bu topraklara aidim’ der gibi. ‘Bu toprakta köklerim var oldukça barışı haykırmaya devam edeceğim’ diyor sanki. Zeytin ağaçlarının bu kararlılığı, Filistin halkının topraklarına olan kararlı duruşuyla aynı, öyle değil mi? Belki Filistinli kardeşlerimizin de bir niyeti; yetiştirirken zeytin ağaçlarını, haykırmak barışı ve kararlılığı!