Merhaba arkadaşlar, güzel bir etkinlikle karşınızdayız. 🌸 Bursa Yüksek İhtisas Eğitim ve Araştırma Hastanesi Çocuk Acilinde Pratisyen Hekim olarak görevini yapmakta olan Dilara Balyimez ile samimi bir söyleşiye davetlisiniz. 🌱
– Fakültede aldığımız eğitim ilk hastamızı karşılamak için yeterli mi?
– Öğrenci toplulukları ve derslerimi nasıl bir arada götürebilirim?
– Dönem 1,2 ve 3 te TUS çalışmalı mıyım?
ve daha bir çok sorularımızın cevap bulacağı bu etkinlik için 9 Aralık Çarşamba saat 20.00’de Microsoft Teams’te buluşalım🌺 (Bilgisayar üzerinden herhangi bir uygulama indirmeden girebilirsiniz. Telefon için ise Microsoft Teams uygulamasını indirmeniz gerekmektedir) Etkinliğe katılmak için tek yapmanız gereken KAYIT OL butonundaki linkten formu doldurmak💫
Fakültemize yeni gelen arkadaşlarımız kafalarında birçok soru ile geliyorlar. Bu soruların birçoğunun cevabı ise bu yollardan geçmiş üst dönem öğrencilerinde. Sınıflarını derece ile geçmiş arkadaşlarımızı konferansımıza davet ederek, fakültemize yeni gelen arkadaşların kafalarındaki sorulara cevap bulmaya ve fakülte hayatlarında başarılı olmak adına nasıl bir yol izlemleri gerektiğine dair fikirler oluşturmaya çalıştık. Etkinliğimizin sonunda çekilişle şanslı kişilere Anatomi kitabı hediye ettik.
6 yıllık tıp hayatının sonucunda herhangi bir dalda uzmanlaşmak için girilmesi gereken, adına Tıpta Uzmanlık Sınavı (TUS) denilen bir sınav var. Bu sınav tüm tıp eğitimimizi kapsayan bir sınav. Bu kadar uzun süren bir eğitimin ardından (en az 6 yıl) uzmanlaşmak için girmek zorunda olduğumuz böyle bir sınavın olması kafamızda soru işaretleri oluşmasına neden oluyor. Hangi bölümü hedeflemeliyim, hedeflediğim bölümü kazanmam için ne kadar çalışmalıyım, dershaneye gitmeden kazanabilir miyim ? … Bu ve bunun gibi birçok soruya cevap aradığımız etkinliğimizde Dokuz Eylül Üniversitesi Hastanesi Radyoloji bölümünde asistanlık görevini yapan 2018 TUS 8.si Dr. Muhittin DEMİR ile bir söyleşi yaptık. Dr. Muhittin beyin tecrübelerinden yararlandık ve kafamızdaki birçok sorunun cevabını bulduk.
Dostluk, bir nasip meselesidir ve insanın dışında gelişir. Şununla dost olayım deyip olamazsınız. Dostluk, Lütfi Bergen’in o güzel ifadesiyle söylersek, yürürken belirginleşen bir şeydir. Dostluğun en güzel şartıdır yürümek, yani yolda olmak. Yola çıkmış olmak.
Biz de bu hikâyede, bu kazandığımız dostlarla, SİHAT gönüllüleriyle yeniden yollara düşelim ve yeni maceralara yelken açalım istedik. Davetimize riayet edip gelen sevgili Kütahya, Bursa ve Bolu SİHAT ekiplerinin katılımı ile gerçekleştirdiğimiz bu gezimizde İzmir merkez, Efes Antik Kenti, Şirince, Foça ve Manisa da dahil olmak üzere birçok yeri hep beraber gezdik, öğrendik. Gezimizin bir kısmında danışman hocalarımızla düzenlediğimiz akşam yemeğinde etkinliklerimize dair fikir alışverişi yaparken aynı zamanda daha yolun başında olan bizlerin geleceğimize yönelik “sevimli kaygılarına” hocalarımızdan ve onların anılarından cevap bulduk.
Bu etkinliğimizde bakmanın, görmenin ve fark etmenin arasındaki ayrımı deneyimleyerek öğrendik. Gün içinde her yerde gördüğümüz tekerlekli sandalyeler için yapılmış rampaların çoğunun aslında olması gereken standartlara uymadığını fark ettik. Özel yetenekli insanlara duyduğumuz farkındalığı onların yaşadıklarını bizzat deneyimleyerek öğrendik. Otistik insanların, bize normal gelen çoğu şeyden aslında ne kadar da rahatsız olduğunu gördük. Görme engeli olan bir insanın evinde geçireceği 15 dakikayı deneyimledik, tamamen karanlık bir odada bize verilen görevleri (Görme engelli bir birey için gündelik olan işlerden) tamamlamaya çalıştık. Daha 15 dakika dolmamıştı ki hepimiz olduğumuz yerlere çakılmak zorunda kaldık. Çünkü görmemenin bu kadar zor olabileceğini o ana dek hiç fark etmemiştik.
Etkinlikten sonra günlük yaşantımızda farkına bile varmadığımız engellenen insanları fark etmeye, sorunlarına daha duyarlı bakmaya başladık.Unutmayalım hepimiz birer engelli adayıyız.