1- Merhaba, seni tanıyabilir miyiz? 

Tabii.Ben Fadime Kaymak, aktif dönem 6 öğrencisiyim veee Manisalıyım 😀 

2- Öncelikle tıp okumak nasıl bir şey, nasıl bir eğitim alıyorsunuz? 

Tıp okumak zorlu ve fazlaca fedakârlık gerektiren bir süreç diyerek klasikten başlayalım. Öğrenmenin hiç bitmeyeceği bir alan çünkü insan vücudu muazzam bir düzene sahipken bizim onun hakkında bildiklerimiz sınırlı düzeyde. Dolayısıyla attığımız her yeni adım, bir sonraki adımı doğuruyor ve gerektiriyor.

Sürekli kendini yenileyen dinamik bir bilimi öğrenmek de elbette zor. Fakülteye en temel bilgileri öğrenerek başlıyoruz, sınıf atladıkça da bunlara yeni ve değişebilen bilgiler ekleniyor, yani öğreneceğimiz bilgiler her gün daha da çoğalıyor. Ömür boyu süren bir öğrencilik gibi düşünebilirsiniz. 

3- Tıp okumak söylenilen kadar zor mu? Sınıf geçmek ne kadar zor? Sürekli ders mi çalışıyorsunuz? 

Zor. Fakülteyi bitirdiğinde ders olarak gördüğün minik detayların insan hayatını kurtaracak mühim meseleler olduğunu görüyorsun, daha da zorlaşıyor. Daha önce dediğim gibi ; ömür boyu süren bir öğrencilik, sürekli öğrenmek zorunda olmak nasıl zor olmasın hele ki bilginin bu kadar çabuk değişebildiği bir dönemde!

Sınıf geçmek görece daha kolay çünkü temel eğitimi bize vermek ve ne kadar alabildiğimizi kontrol etmek durumundalar. Üst dönemlerin de tecrübeleriyle birlikte hataları daha az yaparak geçmeye çalışıyoruz.

Diğer fakültelerin 1 vizesinin konusu olan ders miktarını biz 1 hafta içinde ulaşıyoruz. Sürekli ders çalışmamız gereken bir konu birikimi oluyor. Bizim fakültemizde sevdiğim başka bir güzellik de e-not. Gönüllü 30-40 civarı arkadaşla konuları paylaşıp özetini çıkartıyoruz ve bunu sınıfla paylaşıyoruz. Herkes kendi konusunu irdeleyerek ve özenle hazırladığı için tek kişinin yetiştiremeyeceği bir sürede elimizde tüm kurulun notu oluyor. Bu uygulama da bizim ders çalışmamızı kolaylaştırmış oluyor.

4- Uludağ üniversitesinde okumak nasıl bir şey, üniversitenin iyi ve kötü yanları nelerdir?

İlk 3 sene fazlaca teorik ders yüküyle karşı karşıyasınız. Bu durum boğulmanıza sebep oluyor ve başaramıyormuşsunuz hissiyatı geliyor. Bunca sene sınıfının en iyisi olan kişi dersinden geçemiyor, acaba beceremiyorum mu diye düşünüyor. Unutmamanız gereken şey daha ileri bir seviye eğitimi tüm sınıfın iyilerinin arasında alıyorsunuz.

4 ve 5. sınıflarda kliniğe alışmaya çalışırken bir yandan zorlu ana bölümleri halletmeye çalışıyorsunuz. Üniversitemiz çevre iller için merkez görevi üstlendiğinden çeşitli bir hasta popülasyonumuz oluyor, bu elbette bir avantaj.

Birçok saçma düzeni de var, mesela 1 yıl ve daha kısa süre sonra doktor olacak ve periferde tek başına hasta bakacak olan bir intörn doktor kan tüplerine barkod yapıştırıyor veya hastaya MR randevusu alıyor. Özellikle 6. sınıf adına ellerinde olan hazineyi boş yere harcayan bir sistemi var Uludağ üniversitesinin.

5- Fakülte ve kampüs ortamı nasıl?

Fakültemiz ve hastanemiz üniversitenin girişinde ve toplu kullanım alanları da onun etrafında olduğu için diğer bölümlerden daha izole bir ortamımız var. Kampüsün boşaldığını boş Görükle otobüslerinden anlayabiliyoruz çünkü genelde kampüsün canlı olduğu kısımda pek işimiz olmuyor. Kampüsün bizden uzak olan tarafı daha çok fotoğraflarda gösterilen üniversite ortamıyla uyumlu ve yeşil.

Tıp fakültesi etrafı yeni yeni canlanıyor, hastanemiz büyüyor ek binalar yapılıyor.

Üniversitemiz genelinde topluluklar yaygın bir şekilde görev alıyor, sadece bizim fakültemizin bile bir sürü topluluğu var. Bu da ilgi alanlarımıza göre bize güzel ve faydalı ortamlar sağlıyor.

6- Bursa’da öğrenci hayatı nasıl, avantajları ve dezavantajları nelerdir?

Bursa yaşanılabilir, çokça gezilebilir ve fiyat performans olarak iyi bir yerde sayılabilir bir şehrimiz. Buram buram tarih kokan bir memleket, sadece sokaklarında gezmek bile ayrı bir lezzet veriyor.

Mutlaka daha öğrenci dostu illerimiz vardır. Ancak Bursa için yapılacak aktiviteler sıralandığında şehrin içinde yapılacaklar listesi hayli kabarık. Hatta,yaparım daha buralardayım diyip de yapacaklarını yetiştiremeyenler çoğunlukta :).

Dezavantajları da var tabi, örneğin diğer öğrenci dostu illere göre pahalı kalıyor. İstanbul kadar olmasa da kalabalık bir şehir. Havası bir miktar dengesiz, özellikle geçiş zamanlarında sabah üşürken gün ortasında yanabiliyorsunuz ve tabi ki akşam tekrar üşüyorsunuz.

Hepsine rağmen Bursa çok güzel bir şehir, geldiğinizde iyi ki dedirtir.

7- Peki;hangi üniversitede tıp okuduğun önemli mi, üniversitelerin sunduğu eğitimler ne kadar farklı?

Bu soruyu iki asistan abi anısından yararlanarak cevaplamaya başlayacağım.

Dahiliyeden bir asistan abimiz bize göre daha perifer kalan bir üniversiteden mezun olan bir çalışma arkadaşı için demişti ki: “Ortama hakimiyetim sanki benim onun kıdemlisiymişim gibi durmama sebep oluyordu.”

Yine dahiliyeden başka bir asistan abimiz Ankara’nın intörn eğitimi için “Çömez asistanla eş değer bir hasta takibi yapıyor intörnlerimiz, sizin gibi barkod basmıyor :)” demişti.

Tabi ki olay sadece üniversitenin sistemi değil. Kişinin ne kadar gelişmeye açık ve istekli olduğu da önemli. Bu kadar ders yoğunluğunun arasında bazen yorulup bu isteğimizin köreldiğini görebiliyoruz. Bunun için size bir tavsiyem, işleyen demir ışıldar sözüne tutunun. Hekim liderdir, gittiği yerlerde gerek hastalarına gerek çalışma arkadaşlarına önderlik eder. Bu yüzden sadece tıp bilimini öğrenmek bize yetmeyecek, sosyal becerilerimizi de geliştirmemiz gerekecek. İster gezerek, ister film izleyip kitap okuyarak, ister topluluklar aracılığıyla, isterseniz de hepsini birden kombinleyerek buna ulaşabilirsiniz. Gazanız mübarek olsun 😀

8- Kaçıncı sınıfta kadavra görüyorsunuz? Kadavrayı ilk gördüğünde neler hissettin? 

İlk seneden görmüştük kadavrayı. İlk gördüğümde ortamın keskin kokusundan karşımda bir kadavra olduğunu unutmuştum ve dokusu hiç hoşuma gitmemişti. Başkaları kadavra gördün mü diye sorduklarında da “Evet ya ben ölü bir beden gördüm ve ona dokundum” aydınlanması gelmişti.

Sadece hala aklımda olan ve o zamanlar garibime giden bir olay var, kadavraların yüzleri üzerinde oradan bir bölge çalışmayacağımız sürece hep örtü vardı. Yüzleri tanınabilecek halde de olmadığından çok anlamlandıramamıştım. Şu an klinik süreçte bunun ne kadar değerli olduğunu, mahremiyetin ölü canlı fark etmeksizin herkesin hakkı olduğunu daha net görebiliyorum. 

9- Sınav sisteminiz diğer fakültelerden daha farklı. Sınav sisteminizi bize biraz anlatabilir misin? 

İnsana bir bütün olarak yaklaşmak gerek ve bence bu sistem daha bütüncül bakabilmemizi kolaylaştırıyor. Konularımız ünitelere ayrılıyor, örneğin solunum sistemi bir ünite- biz onlara kurul diyoruz-solunum sistemi için histoloji, fizyoloji, biyokimya, anatomi ve daha aklınıza ne gelirse hepsinden derslerimiz oluyor. En sonunda her bilim dalından solunumu işlemiş oluyoruz ve sınav da bu konulardan çıkıyor, ders ağırlığına göre soru yüzdeleri değişiyor.

Kesinlikle tıp fakültesi için kurtarıcı bir sistem.

Tabi getirisi kadar götürüsü de var, vize-final sisteminde 1 dersten kaldığında o dersi alttan alabiliyordun ancak bu sistemde tüm bölümler tek bir ders olarak alındığını için kaldığında sınıfta kalıyorsun…

Yine de çok daha iyi. 

10- Nasıl ders çalışıyorsun? Tıp derslerinde başarılı olmak için iyi bir ezberinin olması gerekli mi? 

Benim ezberim iyi değil ve ezber konularda aşırı bocalayan bir insanım. Olay ezberlemek değil aslında aklında tutabilmek. Kimisi bunu ezberle yapıyor kimisi kodlayarak kimisi de mantık aşamalarını öğrenerek genel sisteme hakim oluyor. Hepsinde de öğrenmiş oluyorsun, hangisinin daha güzel ve size uygun olduğuna gelince karar verirsiniz 🙂

Ben nasıl ders çalışıyorum, konunun mantığını öğrenmeye çalışıyorum. Mantığını özümsedikten sonra sorularla da pekiştirmeye çalışıyorum. Bazen bir sistemin devamında diğer sistemle alakalı bilgimi doğruladığımda bulmaca çözüyormuşum hissiyatı geliyor, bunun da ayrı bir zevki var.

Tabi random atarmışçasına isimleri olan ilaçlar hariç, onları ezberlemek gerek 😀 

11- Pratik dersler ne zaman başlıyor? Hastanede eğitim almaya ne zaman başlıyorsunuz?

İlk 3 sınıf amfilerde geçiyor, teoriğe boğulduğumuz bir dönem. Bu süre içinde USİM (Uygulamalı Simülasyon Merkezi)’de maketler üzerinde derslerimiz oluyor. Tansiyon ölçme, kalp-akciğer seslerini dinleme gibi uygulama derslerimiz de bayramlarda doktorcuk olabilmemiz için yeterli bir kazanım sağlıyor :).

4 ve 5. sınıf klinik dönemimiz, burada bütün bölümleri olmasa da bazı önemli bölümleri görüyoruz. Bu dönem hastanede eğitimimiz sürüyor; hocalar sınıfta, poliklinikte, hasta başında yani ne zaman ister ve müsait olursa ders anlatıyor. Hasta-hekim ilişkisini hem gözlemliyoruz hem de çok minimal de olsa biz de yaşamış oluyoruz.

6. sınıf ise hastaya daha çok dokunduğumuz ve invaziv işlemler (kan alma, dikiş atma, parasentez (karından sıvı alma) vb.) yaptığımız bir dönem. Bizim fakülte intörnleri biraz eksik personel kadrosunu doldurmak için kullanıyor ancak her anında bu şekilde değil elbette. El pratiğini en çok bu dönemde kazanıyoruz.

Hocalarımızın fakülteye ilk girdiğimiz andan beri söylediği bir söz var: “Periferde tek doktorsunuz.” yani bu demek oluyor ki en kötü olanaklarda bu işi nasıl yaparsınız. Her şarta olabildiğince hazırlanmaya çalışıyoruz, köprüden önceki son çıkış. 

12- TUS nedir? Bölüm seçimi ne zaman yapılıyor?

“Şimdi yeğenim sen ne doktorusun?” sorusuna cevap bulduğumuz bir sınav. Çoğunluk biz tıp fakültesindeyken bölümümüzü seçeceğimizi düşünüyor ama işin aslı öyle değil. 6 senemiz bittikten sonra pratisyen hekim olarak mezun oluyoruz ve acillerde, aile ve toplum sağlığı merkezlerinde göreve başlıyoruz.  Bir uzmanlık alanı edinebilmemiz için de TUS olarak kısalttığımız Tıpta Uzmanlık Sınavı’na giriyoruz, puanımıza ve isteğimize göre bölümlere yerleşiyoruz.

Tabi TUS sadece bir sınav değil bir yaşam biçimi oluyor belli bir süreliğine de olsa. TUS ezber bir sınav, fakültenin tamamına hakim olmamız istenilen bir sınav, eziyetten hallice ancak onu da hallediyoruz korkmayın :D. 

13- Tercih döneminde olan arkadaşlarımıza okulunu ve bölümünü tavsiye eder misin

Yaşanan tüm olumsuzluklara rağmen evet, bölümümü tavsiye ederim. Fakülteye başlarken beni ne mutlu edecek ve hangi meslek bana daha uygun tabi ki bilmiyordum. Hekim olmaya 1 kala görüyorum ki seçimlerim beni mutlu ediyor ve inşallah mesleğim de bana uygun.

Uludağ Üniversitesi’ni tavsiye eder miyim? Bilmiyorum. Ben içindeki yaşanmışlıklarla Uludağ Üniversitesi’ni seviyorum ama başka bir üniversitede de bu anılar birikebilirdi. Ha, benim tekrar başa dönüp seçme hakkım olsa yine Uludağ’ı seçer miydim, evet. Size seçin de demem seçmeyin de :).

14- Son olarak üniversiteye yeni geçenlere önerilerin/uyarıların var mı? 

Zorlu ve yorucu bir maratondan geliyorsunuz; size dediler ki bunu da yap son, üniversiteye geçince her şey daha iyi olacak. Haklılar, daha iyi olacak ama sorumluluklar ve zorluklar da artacak. Kolay kıymetin düşmanıdır. Karşınıza çıkanlar ne kadar güzelleşirse zahmeti de bir o kadar zorlayacak sizi. Bir işi daha kolay yapma yöntemi varken tabi ki onu bulup kullanmak gerek ama dikkatli olalım bu yöntem özensiz olmasın çünkü bazen özensizlik ve kolaylık birbirine karışabiliyor.

İşini iyi yapan her insanın işi çok zordur. Bizim hem işimiz zor hem de işimizi iyi yapmaya çalışacağız. Yani zorluk seviyemiz 2 kat. Tıp okumanın ve doktor olmanın zor olduğunu ve çokça fedakârlık gerektirdiğini bilerek gelin yanımıza, biz sizi sevgiyle bekliyor olacağız. Sağlıcakla kalın..