‘’İnsan her zaman belirli şartlar altındadır ve bu şartların iyi olarak sınıflandırıldığı dönemler pek nadirdir.’’ diyor İsmet Özel bir kitabında. Son zamanlarda gerek dünyada yaşanan olumsuzluklar gerek sağlık sistemindeki aksaklıklar ve özellikle mesleğe büyük heyecanla başlamış hekim abi ve ablalarımın gün geçtikçe akıl almaz çalışma saatleri ve şiddet olaylarından dolayı enerjilerinin azaldığını görmek beni çok üzüyor. Zaman akıp gidiyor ve her geçen gün nihayiyolculuğumuza bir adım daha yaklaşıyoruz. Hayatta bir amacımızın olması ve o hedef doğrultusunda çalışmak çok güzel. Ayette belirtildiği gibi bir işi bitirince hemen diğer işe koyulmalıyız ama bunu yanlış yorumlamadan. İş kavramı sadece çalışmak, birikim yapmak, kariyer fırsatlarını kovalamak hiç boş durmamak değil. Tefekkür etmek de bir iştir, durup dinlenmek, kendimizi dinlemek,kendi benliğimize vakit ayırmak nefis muhasebesi yapmak da bir iştir hem de ciddi ve zor bir iş. Hatta insan beyninin en aktif olduğu dönemler de işte bu dinlenme dönemleridir. Birçok ünlü keşif hiç hesapta olmayan zamanlarda belirivermiştir. Arşimet hamamdayken suyun kaldırma kuvvetini keşfetmiş, Newton ağacın altında dinlenirken yer çekiminin olduğunu fark etmiştir mesela. Ve benim de bu yazıyı yazmak otobüste ‘’boş boş’’etrafı izlerken aklıma geldi.

 Uykuya daldığımızda veya tavana gözlerimizi dikip hayaller kurduğumuzda ya da derste sıkılıp daldığımızda beynimiz daha mı az çalışıyor? Geçmişte bu gibi durumlarda beynin hiç çalışmadığı veya daha az aktif olduğu düşünülüyordu. Ancak EEG, PET ve nihayet fMRI (fonksiyonel Manyetik Rezonans görüntüleme) sayesinde beynimizde bir sistemin hiçbir şey yapmıyorken yani dinlenirken (düşünmediğimizi sandığımız zamanlarda) aktif bulunduğunu kanıtlanmıştır. Bu sistem ‘’Default Mode Network’’ olarak isimlendiriliyor. DMN de yer alan beynin alanları; medial temporal lob, medialprefrontal korteks ve posterior siyonülat korteksin yanı sıra ventral pruneus ve parietal korteksin parçalarıdır. Bu bölgelerin tümü, iç düşüncenin bir yönü ile ilişkilendirilmiştir. Örneğin, medial temporal lob, hafıza ile ilişkilidir. Medialprefrontal korteks, zihin teorisi, başkalarını kendisininkine benzer düşünce ve hislere sahip olarak tanıma yeteneği ile ilişkilendirilmiştir. Posterior siyonülatın, farklı türden içsel düşünceleri birleştirmeyi içerdiği düşünülmektedir. ÖzetleDMN dinlenme durumlarında aktif olmaktadır; dikkat gerektiren işlerde ise baskılanmaktadır. Ayrıca Alzheimer, depresyon gibi psikiyatrik bozukluklarda da DMN ninçalışması bozulmaktadır.

DMN nin nasıl çalıştığını daha iyi anlamak isterseniz aşağıdaki videoyu izlemenizi tavsiye ederim. https://www.youtube.com/watch?v=6A-RqZzd2JU&t=115s 

Default Mode Network le ilgili bir başka ilgi çekici araştırma ise Güney Kaliforniya Üniversitesi’nde yapıldı. Yapılan çalışmada Amerikalı Çinli ve İranlı 90 kişiden oluşan bir gruba yalan söylemek, boşanmak gibi kişisel konuların ele alındığı 40 hikaye herkesin ana diline çevrilerek okutuldu. Katılımcılar okumalarını yaparken beyinleri fMRI ile tarandı ve bu sırada katılımcılara bazı sorular da soruldu. Sonuç şaşırtıcıydı. İnsanlar farklı dillerde de olsa aynı hikayeyi okuduklarında beyinlerinin aynı bölgesi aktifleşmişti ve bu da bahsettiğimiz DMN bölgesiydi. İnsanların ortak değerler çevresinde birleşebileceğini göstermesi açısından çok değerli bir çalışma bence. Çalışmanın daha ilginç tarafıysa bilim insanları tersine mühendislik tekniğiyle beyin taramalarından elde ettikleri verilere bakarak katılımcıların okuduğu hikayenin ne olduğunu belirlediler. Yani bir anlamda zihin okumaya çalıştılar ve bu bir ölçüde başarılı oldu denilebilir. 

Hepimiz bize verilen işi elimizden gelen en güzel şekilde yapmaya gayret etmeliyiz. Özellikle mesleğimiz insan sağlığı olunca ekstra ihtimam, emek ve çalışma göstermemiz gerektiği aşikar. Ancak zamanımızın hepsini mesleğimize ayıramayız. Sevdiklerimize, hobilerimize, kendimize ve dinlenmeye de vakit ayırmalıyız ki bu vakitler bizi ruhsal olarak besleyerek hem mesleğimizi daha iyi yapmamızı sağlar hem de ‘’tükenmişlik sendromuna’’ girmemizi önler. FredericGros bir kitabında tükenmişlikle ilgili şöyle diyor ‘’Her zaman bir şeyler yapmak, peki ya ‘’olmak’’? Bunu sonraya bırakırız çünkü hep daha iyisi,daha acili ,daha öncelikli olanı vardır. Varolmak yarına kadar bekleyebilir. Ancak yarın da öbür günün işlerini getirir. Bitmeyen karanlık bir tünel.Ve buna yaşamak derler.’’ 

Bu karanlık tünele girmeyelim ve ruhumuzu besleyen bu saatlerden çalmayalım. Her gün mutlaka DMN sistemimizi aktifleştirelim:dinlenelim, anda kalmaya çalışalım, yürüyelim, ağacın altında oturalım, boş boş tavanı izleyelim. Bu şekilde deşarj olarak çok daha üretken fikirlerin ortaya çıkacağına inanıyorum. Yazıma İsmet Özel’in sözüyle başladım yine ondan bir sözle bitirmek istiyorum. ‘’Her çağın meselesi o çağla birlikte yıkılıp gider. İnsan olmanın fazileti nerede ne zaman olduğunu kavramakla elde edilir. Zaman ve mekana hükümran olma özentisiyle değil.’’

Bu çağın sorunları da bu çağ ile birlikte yıkılıp gidecek hiç şüphesiz. Umut ediyorum ki bu çağın sorunları bu çağ bitmeden yıkılır ve her insan ruhunu beslemek için yavaşlayabilir. Zira insan büyük acılar içindeyken, temel ihtiyaçlarını karşılayamazken DMN sini aktifleştirmek için duramayabilir.

Rümeysa Arslantaş

KAYNAKÇA:

https://www.herkesebilimteknoloji.com/slider/biz-bosluga-bakarken-beynimizin-icinde-firtinalar-kopuyor

https://medicalxpress.com/news/2017-10-scientists-universal-brain-stories.html

Üç Zor Mesele-İsmet Özel