Küçük bir limon ağacının yanında durdum düşünüyorum. Buram buram limon çiçeği kokuyor. Saçlarımdan yağmur damlaları akıyor. Alabildiğine yağan bir sağanağın altında, olsa olsa boyum kadar olabilecek bir limon ağacının yanındayım.
Nasıl bu kadar görmez, duymaz, nasıl bu kadar anlamaz, gaflete teslim olabildik/hala da böyleyiz bilmiyorum. Bizlere emanet olan hiçbir şeye sahip çıkmadık, çıkmıyoruz. Ağaçlara, ormanlara, piknik yerlerine, sahillere, denizlere.. Tepelercesine kullandık, adeta dünyada hatta evrende tek başımıza yaşıyormuşcasına yıkıp geçtik asla arkamıza bakmadık. Ağaçları kesip AVM yaptık. Gezmelere de doyamadık. Ormanlarda ateş yakıp arkamıza bakmadan çekip gittik, eğlencemizden geriye kalan ateşten içinde yaşayanlarla birlikte bir orman yandı. Denizlere petrol döktük, fabrika çöplerini attık, plastik ambalajlarımızı, poşetlerimizi attık şimdi ise denizler kusuyor; poşetlerimizi yiyecek sanan hayvanlar plastik poşetleri yemeye çalışırken öldüler. Sahillere ne kadar içecek şişesi varsa attık, cam olanlar ayağımıza battı. Yine sahillere ne kadar izmarit varsa doldurduk denizde yüzerken elimize izmarit dolaştı.