“Hoşça bak zatına kim zübde-i âlemsin sen Merdüm-i dîde-i ekvân olan âdemsin sen”

Zübde, öz demektir. Bir şeyin en kıymetli varlığı. Tek başına, geri kalan her şey hiç olsa da yeten, varlığın üzerindeki tüm perdeler kaldırıldığında ulaşılan. İnsan kâinatın özü kılındı, onun özü ise kurutulmuş çamur ve Allah’ın ruhundan esintiler. Beden ve ruhla bir bütün olarak yaratıldı insan. Âlemler dürüldüğünde, kalan işte bu gerçek olacak. Her beden bunun üzerinden sınanmak üzere ruhla dirildi. Âdem bir bütün halinde Dünya’nın, yani diğer âlemlerin oyuncağı olan bu maddi varlık âleminin en şereflisi oldu. Eğer beden ruhla değerli kılınmazsa sahibini aşağıların aşağısına koyar. Çünkü beden Dünya’ya aittir. Burada değerlidir ama imanımız o ki ahirette yaşayan ruhtur. Madde gelip geçici görülen bir rüyadır. Yerin birkaç metre altındaki karanlık bir mezarda aniden uyanılır bu rüyadan. İlkin can bulduğunuz toprak bile ruhsuz bedeni çürütmeyi kollar. İnsanı şerefli kılan, uğruna cennette köşkler kurduran şey özünü bilmektir.

Devamını Oku