Biz gençler, yürümeye çalıştığımız yolda yürüyen büyüklerimizi dinlemeyi; onların tecrübelerinden faydalanmayı çok sevdik.Şifa söyleşilerini de bu amaçla gerçekleştirmeye çalışıyoruz.Şifa Söyleşileri etkinliğimizin 2.sini Dr.Ahmet ÖZDİNÇ ile gerçekleştirdik.Gençlik, STK’lar, gönüllülük üzerinde gelişen samimi bir muhabbet ortamında bulunduk.

Ahmet ÖZDİNÇ’in konuşmalarından bir kısım paylaşacak olursak;

“Yaptığımız işler de bir fayda gözetiriz ama sürekli fayda açgözlülüğe yol açabilir.Bunun dengesini sağlamak lazım.Hayır ve şer kapısı seçeneği hep çıkacak önünüze, hayatın her noktasında bir seçim yapmak gerekiyor.İşte burada daima hayır kapısını seçmek gerekiyor.“Yapıcam ama o iyilik midir?” bunu sorgulayarak hareket etmek lazım.

Gençlerle ilişkili kurum ve kuruluşlar gençleri tanımıyorlar, takip etmiyorlar.Böyle olunca da onları anlamıyorlar.

Gençliğin akımları var , rap dinliyorlar mesela.Oradaki kavramları yakalamak lazım.Benim hoşlandığım bir tür değil normalde ama dinliyorum, oynadıkları oyunlara göz atıyorum çünkü gençlerle diyaloğa geçmek istiyorum.Biz az çok toplum derdi olan insanlarız.Bu da çağı kaçırmamayı gerektiriyor.

Diyetisyenlik ve psikiyatri kliniği vızır vızır çalışıyor. İstanbul’un en muhafazakar semti olarak bilinen yerlerde de bu böyle.İnsanlar birbirlerini dinlemeyi bıraktığından beri psikologlara gidiyorlar.

Sen hangi boşluğu dolduruyorsun bu hayatta, sen olmadığında hangi alan boş kalacak bunu sorgulamak lazım.Ona göre değer sistemi oluşturmalı ve değerlerimiz üzerinden yaşamalıyız.Her değere uygun yaşayamıyorsak değerlerimizi gözden geçirmeliyiz.

Nefsimizi toprak gibi sürmezsek zararlı otlar gibi sarar bizi, nefsin asli çocuğu kötülüktür çünkü.Toprağımızı hayırlı, güzel başka şeylerle sürmek lazım.Bahçemizi en güzel şekilde temizlemek lazım.

Kavramları iyi yerleştirmeliyiz.Çok güzel iki kavramı bir araya getirmişsiniz.’Sağlık’ ve ‘İyilik’ bunları iyi kullanmalısınız.Altını doldurmalısınız.

İyilik bir zorunluluk mudur, tercih mi?

Özünde sağlık ne demektir?

Önce sözlük anlamını bilin mesela, sonra bu kavramlar üzerine okumalar , araştırmalar yapın.İyi olma hali ne demektir ?

Kavramlar seçin ve onlar deniz feneri gibi referans noktalarınız olsun.Mesela adalet benim deniz fenerim olsun dediniz,artık buna uymayan şeyler çıkar hayatınızdan.Yaşadıkça görürsünüz ona göre şekillenir hayatlarınız.Artık o kavramlar yol gösterir size, ona göre yol alırsınız.Ama bunları yazın, belirli ve net olsun.

 Bereket,Adalet ,İyilik ,Empati vs.

Bu konuyla ilgili alt çalışmalar yapın.Hayat inşasını yavaşlatmış insanlar vardır, deniz fenerlerini kuramamış insanlar.Onlar kendi içlerinde tutarlı olmakta zorlanırlar.İşte bir şekilde kendi içimizde tutarlılık olması için inşa etmelisiniz hayatınızı.Düzgün ilişkiler kuran bir yapının içerisinde bulursunuz kendinizi.Tüm ilişkide olduğunuz insanlarla iyi olur iletişiminiz;aile,eş,dost…Bazıları sizi beğenmeyebilirler ama kimse ‘bunun bir dediği bir dediğini tutmaz’ diyemez size böylece.

Hekimler olarak lider olmaya mecbursunuz.Söylediklerinizin bir anlamı oluyor toplum için.Bu bize bir sorumluluk katıyor.Burada, bulunduğumuz bu konumda olmak bir vebal işi.Evet çabalarımızla gelmiş olabiliriz bu noktalara ama burada olmayanlarla şartlarımız aynı değildi belki de.Belki sizin odanıza çay, çorba getirip rahat ettiren aileniz vardı ama diğerlerinin kavga gürültü.Bizler devlet kurumlarında eğitim gördük, o halde tüm ülkenin hakkı var üzerimizde çünkü herkesin vergileriyle inşa ediliyor o okullar.Öyleyse bulunduğumuz konumun hakkını verelim.

Gençler STK’ları hayır kurumu olarak görüyorlar.Bizim STK’lardan asıl alabileceğimiz şey kendimizi gerçekleştirebilme olanağıdır.

Türkiye’de insani yardım çok kötü durumda.Evet hayırsever bir milletiz.Ama verdiğimizde her şey tamam sanıyoruz, bir tatmin sağlıyoruz.Bir tuşla para gönderdik tamam mı ?Devamını kontrol ediyor muyuz ?

Yoksulluk endüstrisi diye bir şey var.Mesela biri fakir bir bölgeye bir kamyon kıyafet gönderdi, alın bedava dedi.Ama öncesinde halk fakirde olsa esnaftan elinde olan kadarla bir kıyafet alıyordu.Az da olsa kendi aralarında dönen bir para oluyordu.Biz ne yaptık, alın bedava kıyafet dedik.Bu sefer noldu, esnaf hiç kazanamaz oldu.Böyle böyle yoksulluk yayılıyor işte.İnsanı yardım, insanları yardıma bağımlı hale getirerek yapılmaz.Asıl insanları kendi kendini kalkındıracak hale getirmeye çalışmaktır yardım. Mikro krediler var mesela araştırabilirsiniz.Borç para vermek gibi, bir miktar kredi veriyorlar.Sonra o kişi kendi işini işlemeye başladıktan sonra kazandığıyla geri ödeme yapıyor.İnsanlara en iyi hissettirecek şey geçimini kendi kazanmasıdır.

Allah zaten vermek istese verirdi, Allah o insanları sınarken asıl bizi de sınıyor.Bakalım kardeşlerimiz zorluktayken canımız acıyor mu? Eğer içimizde bir şeyler olmuyorsa kitabı hiç anlamadık deyip tekrardan başa dönmek , anlamaya çalışmak lazım.

Afrikayı kendi şartlarıyla kalkındırmak gerekir.

Kritik etmek lazım yaptıklarımızı.O insanların bir evi vardı zaten, kerpiçten de olsa tahtalarla da desteklense.Biz niye gidip oraya binalar inşa edelim, onların yaşam biçimlerini niye değiştirelim?Su kuyuları asıl tehlikeli olabilecek şeyler aslında!Açtık kuyuyu, sürekli su çekiliyor.Peki o su nereden geliyor, o su ne için gerekli düşündük mü ?Çekilen su, o bölgedeki bitki örtüsünün yeşermesini sağlayacaktı aslında.Peki biz ne yaptık o suyu bitirdik.Peki şimdi bu yaptığımız, o bölgenin ekosistemini etkilemeyecek mi?Yıkımdan korkmak lazım, hayal kırıklığı olmamalı götürdüğümüz.Hiç çikolata görmemiş olabilir o çocuklar ama bir daha ulaşma ihtimali olmayacak bir şeyi onlara tattırmaya hakkımız var mı ? Götürdüğümüz balon patladığında o çocuğun yaşadığı yıkımı anlayabilir miyiz ?

İnsanın sahip olduğu her şey kutsaldır.Özellikle plastik cerrahları, diş hekimleri, diyetisyenlerde çok görüyoruz hastasını, danışanını sosyal medyada paylaşanları.Kişi tarafından izin verilse de bu tür paylaşımlar insanın kutsaliyetini ve mahremiyetini zedeleyici adımlardır.Bu şekilde yaptığı işi pazarlamaya çalışmak insan vücudunu metalaştırmaktır. Ve bu olayın tehlikeli bir boyutu da “ne güzel yaptım, ben yaptım, ben şifa verdim” şeklinde düşünmektir.Şifayı biz mi veriyoruz.Sizlere tavsiyem ileride çalışma odanıza, kliniğinize “Hastalandığında şifa veren O’dur.” ayetini hat tablosu şeklinde asmanızdır. O zaman ne güzel de yaptığım diyecek olup başınızı kaldırdığınız da kim olduğunuzu hatırlarsınız.Etik nosyonumuzu güçlendirmeliyiz, etik serisi yapmak lazım,“ mahremiyet “ üzerine eğilip sıkı çalışmak lazım. Malesef bu konuda çok eksiğimiz var. “