“Hoşça bak zatına kim zübde-i âlemsin sen Merdüm-i dîde-i ekvân olan âdemsin sen”
Zübde, öz demektir. Bir şeyin en kıymetli varlığı. Tek başına, geri kalan her şey hiç olsa da yeten, varlığın üzerindeki tüm perdeler kaldırıldığında ulaşılan. İnsan kâinatın özü kılındı, onun özü ise kurutulmuş çamur ve Allah’ın ruhundan esintiler. Beden ve ruhla bir bütün olarak yaratıldı insan. Âlemler dürüldüğünde, kalan işte bu gerçek olacak. Her beden bunun üzerinden sınanmak üzere ruhla dirildi. Âdem bir bütün halinde Dünya’nın, yani diğer âlemlerin oyuncağı olan bu maddi varlık âleminin en şereflisi oldu. Eğer beden ruhla değerli kılınmazsa sahibini aşağıların aşağısına koyar. Çünkü beden Dünya’ya aittir. Burada değerlidir ama imanımız o ki ahirette yaşayan ruhtur. Madde gelip geçici görülen bir rüyadır. Yerin birkaç metre altındaki karanlık bir mezarda aniden uyanılır bu rüyadan. İlkin can bulduğunuz toprak bile ruhsuz bedeni çürütmeyi kollar. İnsanı şerefli kılan, uğruna cennette köşkler kurduran şey özünü bilmektir.
Devamını Oku
Düşüncelerini toparlayamıyordu. Daha fazla duramadı ayakta ve sandalyeye yığıldı. Etrafına bakındı, pencereden süzülen ay ışığı odayı aydınlatıyordu. Oda küçüktü, köşede bir yer yatağı hemen yanında çürümüş tahta parçalarının zorla benzemeye çalıştığı dolap duruyordu. Odanın küçüklüğü şaşırttı onu tekrar, başka eşya olup olmadığına bakındı. Üzerine oturduğu sandalye tam pencerenin önündeydi. Tam karşısında ortasından aşağıya doğru bir yarık uzanan kapı vardı. Sonra gözleri yavaşça aşağı kaydı ve üzerinde dağılmış bir kâğıt yığını olan masayı gördü. Yüzünün yandığını fark etti o an. Panikle elini yüzüne götürdü. İlk çıktığında yüzünü yakan bir sıcaklığı olsa da çok geçmeden soğuyordu gözyaşları. Yüzünde donduğunu hayal etti buruk bir gülümsemeyle ve yatağa geçti.
Devamını Oku
“Dünyaya geldiğimiz günden daha anlamlıdır neden dünyaya geldiğimizi anladığımız gün.”
-Mecit Ömür Öztürk
Devamını Oku
Tedirginliğimi belli etmeyerek hızlıca kapıdan dışarı attım kendimi. Bir an önce bu baş döndürücü mekândan çıkabilmek için gözlerimle ayakkabılarımı aramaya başladım. Kendimi Üsküdar’ın o bol rüzgârlı ve bir o kadar göz kamaştırıcı sahiline bırakmak istiyordum sadece.
Devamını Oku
Yeni birileriyle tanışmayı çok seviyorum. Tanıştığım her insanda kendimi keşfediyor gibi hissediyorum çünkü. Bu biraz da karşılaştığım tavra göre nasıl biri olmak istediğimi veya istemediğimi anlama yolculuğum galiba benim. Şu sıralar “… biri olmak istemiyorum “ listeme yeni bir madde ekledim: Üslubu kötü biri olmak istemiyorum. Bulunduğumuz yeri güzelleştirme çabası içinde olmamız gerektiğine inanıyorum. Fark ettim ki bir yeri güzel yapan şey, karşılaştığımız insanların bize karşı olan üslubuymuş. Hayata biraz daha karışmaya başladığımı hissettiğim şu dönemde, daha iyi anlıyorum; insanın halini, neşesini, şevkini çok etkileyen bir kavrammış üslup. Bu farkındalıktan sonra üslubun sosyal hayatımızdaki yeri üzerine düşünmeye başladım, bu kavramı anlamaya çalıştım.
Devamını Oku
Biz kimseye bağlı olmayan, özgürce kararlar alan bir topluluğuz. Bizi, yine biz yönetiyor diyoruz. Hâlbuki hayatımızda verdiğimiz her kararın arkasında bir şeylere bağlıyız. Çünkü bir karar verirken sadece o anki olayı değerlendirip karar vermiyoruz. Geçmişimizden gelen birikimler ile değerlendirip karar veriyoruz. Bu birikimler sadece bizim birikimlerimiz değil, yaşadığımız bölgenin, ait olduğumuz medeniyetin ve dünya görüşünün birikimleri. Yani bize karar verdiren akıl, yıllardır süre gelen birikim sonucu oluşan bir akıl. Kimilerimizin bu karar verme aşamasında farklı yollar seçmiş olmasının nedeni ise değişen birikim detayları. Peki, biz aldığımız birçok karar da bile özgür değilsek, geçmişimizden gelen bir yerlerdeki kırıntılardan etkilenip ve bunun sonucunda bir birikim aklı ile karar veriyor isek, hiçbir zaman özgürce kararlar veremeyecek miyiz?
Devamını Oku
Öz, tıpkı görme engelli birinin kendi karanlığında dokunarak hissetmeye çalışması gibi yıllardır insanoğlunun anlamaya çalıştığı ama bir türlü anlayamadığı o büyük cevher.
Devamını Oku
‘Uzak Ara Çalıştay’ serimiz devam ederken ilk çalıştıyı unutmamak, bir sonraki çalıştaya da hazırlanmak adına bir yazı yarışması düzenledik. Bu süreçte de Yusuf Temizcan ile “İyi Yazmak ve Üslup” üzerine güzel bir söyleşi gerçekleştirdik. Kendisine ve tüm katılımcılara teşekkür ederiz. Yusuf Temizcan’ın bizlerle paylaştıklarını merak ediyorsanız buyurunuz:
Devamını Oku
Selam dostlar.✋🏻 “Uzak Ara Çalıştay” serimiz devam ederken ilk çalıştayı unutmamak, bir sonraki çalıştaya da hazırlanmak adına bir yazı yarışması düzenledik.✍🏼 Yazı yarışmamız devam ederken güzel bir söyleşiyle daha sizlerleyiz.
🗓17 Aralık 2020 saat 21.00’de Microsoft Teams uygulaması üzerinden Yusuf Temizcan ile “Güzel Yazmak ve Üslup” üzerine söyleşimizde görüşmek üzere.🤗